27 Aralık 2009 Pazar

2009 açılımı

2 yorum

12.Oca.09 1997'de sol göğsünü kaybeden annesi 12 Ocak'ta da sol akciğerinin yarısını kansere teslim ederek ameliyat masasında bıraktı. Aynı gün oğlu yuvaya başladı.
06.Şub.09 Ruhunu servise sokmaya karar verdi ve Cem Bey ile tanıştı.
15.Mar.09 Anne olmak, iş kadını olmak, evlat olmak, eş olmak, ev kadını olmak gibi rollerin arasında hayat zor da olsa devam ediyordu. Ama kendisi nerelerdeydi?
01.Nis.09 Uzaya gitmeye karar verdi (daha doğrusu gidemediği için onu kendi ayaklarına getirmeye :))
05.Nis.09 www.gokbilim.com forumuna üye oldu
13.Nis.09 meade 3,5" maksutov cassegrain ilk teleskobunu satın aldı
18.Nis.09 3 yaşındaki oğlu Altuğ Kağan Gök ile Aka Koleji'nde ilk kez bir okülere gözünü dayayıp Satürn'ü gözlemledi
20.Nis.09 İlk kez kendi teleskobundan gözlem yaptı
23.Nis.09 www.fezamen.blogspot.com sitesini hayata geçirdi. Sloganı belli idi. İstikbal Göklerdedir!!!
05.May.09 Afokal yöntem ile ilk gökyüzü fotoğrafını çekti. Çektiği cisim Ay idi.
25.May.09 34 yaşını doldurdu ve kendine bir yaşama amacı edindi
30.May.09 October Sky adlı gerçek yaşam öyküsünden esinlenerek çekilen filmin büyüsüne kapılıp kendi teleskobunu yapmaya karar verdi
31.May.09 ATM Türk'e üye oldu
01.Haz.09 Kendini gökbiliminin tüm nesillere yayılması için mücadele vermeye adadı
05.Haz.09 Jüpiter ve uyduları ile tanıştı
06.Haz.09 www.gokbilim.com forumunda yetkili üye oldu ama epeydir ilgilenemediği için kendisine biraz kızgın
07.Haz.09 İKÜ Amatör Teleskop Yapım Çalıştayı'na başvurdu
15.Haz.09 İKÜ Amatör Teleskop Yapım Çalıştayı'na başvurusu kabul edildi
19.Haz.09 Profesyonel iş hayatına ara verdi, iyi ki kovulmuşum yoksa Çalıştay'a gelemeyecektim dedi.
23.Haz.09 İlk derin uzay gökcisimlerini gözlemledi (M4, M13, M57)
10.Tem.09 III. Amatör astronomi sempozyumuna katıldı
11.Tem.09 ATY 2009'da 6" f7 newtonian dobsonian ilk amatör el yapımı teleskobunu tamamladı
16.Tem.09 6" f/5 teleskobunu yapmak üzere başladı ve dişçi alçısından ilk grinding toolunu döktü
18.Tem.09 Çıplak gözle Venüs ve mars ile tanışıp, onlara da aşık oldu.
20.Tem.09 6" f/5 ayna için kaba aşındırmaya başladı
25.Tem.09 Sosyal medya www.friendfeed.com ile tanıştı. 5 ayda 850 abonesi oldu. :)
07.Ağu.09 6" f/5 ince aşındırma işleminin 1200 WAO'da aynasını elleri ile çizdi, ikinci dişçi alçısından kalıbını döktü
07.Ağu.09 APOD'a el yapımı teleskobu ile çektiği Ay fotoğrafını göndererek ATY'yi NASA sınırları içine soktu. Astrofotoğrafı APOD'da yayınlanmadı ama olsun o ülkesinde yapılan ATM çalışmalarını tanıttığı için mesut idi
08.Ağu.09 6" f/5 320 gride geri dönerek çizilen aynasını kurtardı
11.Ağu.09 6" f/5 ince aşındırma tamamlandı
12.Ağu.09 6" f/5 cilalamaya başladı
16.Ağu.09 6" f/c cilalama tamamlandı
21.Ağu.09 7 aydır göremediği canı kanı babasını kaybetti
27.Agu.09 Sevie ve Cian ile tanışıp teleskobunu sokağın ortasına dikti.
01.Eyl.09 www.solukmavi.com u hayata geçirdi. Hala da sitesine tek satır yazmadı o ayrı.
19.Eyl.09 Gökbilim ile ilgili ilk yazısı bir dergide yayımlandı
20.Eyl.09 Biraz disconnect oldu
04.Eki.09 6" f/5 aynasını tamamladı ve Rhino tasarım programını öğrenmeye başladı
12.Eki.09 3 kuruşluk amatör gökbilim bilgisi ile www.friendfeed.com da Gökbilim Dersleri vermeye başladı
15.Eki.09 Disconnectliği devam etti
15.Kas.09 Yan gelip yatmaya devam etti
01.Ara.09 Profesyonel iş hayatına yeniden başladı. Ama içinde başka şeyler yanıp alev almaya devam ediyor
18.Ara.09 Üçüncü amatör teleskobu için 8" aynasına başladı


Minik bir yıl böyle geçti gitti işte, çok ama çok zordu. Yazasım var başka şeyler de ama kalemin tutulduğu andır bu an yine... 2010'da neler olacak, Göktaşı'nı neler bekleyecek, yaşayarak göreceğiz. Gökbilim iyi ki sana sevdalanmışım... Sana aşığım....

CYGNUS (KUĞU), ERIDANUS (IRMAK) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

1 yorum





Cygnus ve Eridanus takımyıldızları birlikte anlatılacaktır.

Mitolojide Kuğu, baş tanrı Zeus olarak bilinir. Zeus peri Nemesis’i baştan çıkartabilmek için bir kuğu kılığında ona yaklaşmış ve onu elde etmiştir. Zeus’un bu hareketi sonucu bir yumurta oluşmuştu. Bu yumurta, daha sonra Sparta (Yunanistan’da birşehir ) kraliçesi Leda’ya verilmişti. Yumurtadan gelecekte Troyalı Helen olacak güzel bir çocuk çıkmıştır.

Başka bir masalda ise Zeus’un kuğu şekline girerek baştan çıkarttığı kadın, kraliçe Leda olarak bilinir. Kraliçe kocası kral Tyndareus ile beraber yaşamaktadır. Zeus ve kraliçe Leda’nın birlikteliklerinden bir yumurta (ya da iki) ortaya çıkmıştır. Yumurtadan (veya yumurtalardan) ikizler Kastor ve Pollluks çıkmıştır. İkizler gökyüzünde Gemini takımyıldızının en parlak iki yıldızı olarak görülür.

Diğer bir masalda ise yumurtalardan iki kız çocuğunun çıktığı söylenir. Bunlar Helen ve Clytemnestra’dır. Helen ve Polluks’un, Zeus’un çocukları ve ölümsüz olduklarına inanılır. Kastor ve Clytemnestra’nın ise kraliçe Leda’nın ölümlü eşi kral Tyndareus’un çocukları olduklarına ve ölümlü olduklarına inanılır.


Bunların dışında başka bir masal daha vardır. Dünyayı kuşattığı ileri sürülen ırmak tanrısı Okeanos’un kızı Klymene ile bilgelik ve doğruluk tanrısı Apollon’un Phaethon adında bir çocukları vardır. Phaethon arkadaşlarına kendisinin tanrı Apollon’un oğluolduğunu anlatır. Arkadaşları ona inanmaz ve yalan söylediğini düşünürler. Phaethon’un çok üzüldüğünü gören annesi Klymene, onu babası Apollon’a gönderir. Phaethon, babası Apollon’u görmeye gider. Oğlunun geldiğini gören Apollon bu duruma çok sevinir. Phaethon’a, arkadaşlarını ikna etmesi için yardım edeceğine dair söz verir. Phaethon bir süre düşünür ve arkadaşlarını inandırmak için babasından Güneş arabasını kullanmak içinizin ister. Her gün Apollon’un idare ettiği güneşin şarına dört gürbüz at koşulurdu. Bunların adları “Eoüs, Pyrous, Ethon, Phlegon”dur. Yani “Al at, Ak at, Parlak at, Toprak at” dır. Güneş sabahleyin kırmızı olarak doğar, yavaş yavaş beyazlaşır, sonra öğle vakti parlak olur. Akşama doğru batacağı sırada toprağa dokunur ve toprak rengini alır. Güneş tanrısı sabahleyin şafağın pembe parmaklarıyla açtığı gök kapısından çıkar, akşam olunca yorgunluğunu dindirmek için batıda olan sarayına iner, orada geceler. Apollon bu teklif karşısında şaşırır ve oğlunu caydırmaya çalışır. Çünkü güneş arabasını kullanmak oldukça tehlikeli bir iştir. Ancak Phaethon fikrini değiştirmez ve babası sözünü tutmak zorunda kalır. Phaethon’u hem annesi hem de kız kardeşleri güneş arabasını kullanması konusunda yüreklendirirler. Phaethon, arabayı kullanmak için oldukça acemidir. Buna rağmen arabayla oldukça uzaklara ve yükseklere doğru yol almaya başlar. Doğu ufkunda öyle bir yere gelirki, burası gök kubbenin en tepesidir. Arabasıyla gökyüzünün bir ucundan diğer ucuna büyük bir çizgi çizmeye başlar. Daha bu çizgi gökyüzünde Samanyolu olarak anılmaya başlar. Bu sırada Dünya yüzeyi soğumaya başlar, çünkü araba çok uzaklara gitmiştir. Bunun üzerine arabanın atları hızla Dünya’ya doğru yol almaya başlar. Dünya üzerinde Afrika semalarından geçerken arkalarında bıraktıkları yerler kavrulur. Nehirler, göller vetüm su kaynakları kurur. Büyük bir çöl oluşur. Asıl tehlike Phaethon’u ileride beklemektedir. Phaethon bir anda büyük akrebi ( Scorpio ) görür. Akrep güçlü kuyruğuyla arabada başı çeken atı sokar. Araba eskisinden daha hızlı bir şekilde gitmeye başlar. Tüm bu olanlardan sonra Phaethon babasını kendisini caydırmaya çalışma isteğinin haklılığını anlar. Baş tanrı Zeus tüm olan bitenin farkındadır. Çevreye daha fazla zarar gelmemesi için bir yıldırım yollayarak Phaeton’u öldürür ve vücudu dünyaya doğru düşmeye başlar. Arabanın atları ahırlarına geri dönerler. Phaethon’un vücudu Eridanus nehrine düşer ve dibe doğru batar. Eridanus, gökyüzünde çok uzun, dolambaçlı bir nehir olarak betimlenir.

Takımyıldızının bu uzun nehir görüntüsünü gökyüzünde belirlemek zordur. Bazı yazarlar bu nehrin Nil nehrini temsil ettiğini söylerler. Phaethon’un ölümüne çok üzülen kızkardeşleri tam dört ay boyunca durup dinlenmeden ağladılar. Onların bu hallerine acıyan tanrılar, bu kızkardeşlere daima inleyen ve sarsılan kavak ağaçlarına dönüştürdüler. Ağaca dönüşen kız kardeşler, Eridanus nehri boyunca dizilirler. Phaethon’un başına gelenleri duyan arkadaşı Cygnus, onun cesedini bulabilmek için nehre girer. Cygnus Phaethon’un çok yakın ve sadık bir arkadaşıdır. Phaeton’un cesedini bulmak için nehre ard arda dalar ve nehirde boydan boya devamlı yüzmeye başlar. Bu hareketleri onu nehirde yiyecek arayan bir kuğuymuş gibi gösterir. Daha sonra Cygnus, arkadaşının acısıyla ölür. Tanrı Apollon, Cygnus’a acıyarak onu gökyüzüne Kuğu takımyıldızı olarak koyar.

20 Aralık 2009 Pazar

CORVUS (KARGA) CRATER (KUPA) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

0 yorum


“Apollon’un kadehi” diye adlandırılan Crater ( Kupa ) takımyıldızının masalı da bu masal içinde anlatılacaktır. Corvus (The Crow, Karga) eski Yunan’da Raven (Kuzgun) olarak adlandırılıyordu. Apollon’un kutsal kuşudur. Apollon, kehanetler, bilim, müzik, şiir, tıp, felsefe ve hukuğa olan ilgisiyle bilinir.

Olympos tanrıları bir gün canavar Typhon’un saldırısına uğrayınca, tanrılardan biri olan Pan (bkz. Capricornus), diğer tüm tanrılara uyarıda bulunur. Canavardan kaçabilmek için tüm tanrılar kendilerini birer hayvana dönüştürürler. Aphrodite ve Eros, birer balığa (bkz. Pisces) dönüşürken Pan da balığa dönüşmek ister. Ama sadece yarım bir balık olabilir. Apollon ise bir karga olmayı seçer. Apollon’un kargasının bir kar tanesi kadar beyaz renkte olduğu söylenir. Ancak bu karga, Apollon’a bazı kötü haberler getirir. Ona sevgilisi Coronis’in artık onu sevmediği haberini verdiğinde Apollon, çok üzülür ve kızar. Karganın tüylerinin rengini siyaha dönüştürür.

Bir gün Apollon, Zeus’a bir yardımda bulunmak amacıyla, kargasına bir kupa vererek su getirmesi için pınara gönderir. Ancak karga pınarın yanında bulunan incir ağacını görünce canı fena halde incir yemek ister. İncirler tam olgunlaşmamış olduğundan iki-üç gün onların olgunlaşmalarını bekler. Bu arada Apollon karganın su getirmesini beklemektedir. Apollon tam beklemekten vazgeçtiği sırada, karga ağzında su dolu kupayla geri döner. Apollon çok sinirlenir. Karga pınarın bir su yılanı tarafından tıkandığını söyleyerek af dilese de, onun yalan söylediğini anlayan Apollon, kargayı cezalandırır. Karga’nın güzel sesini, çirkin bir sese çevirir. Bazı masallarda Karga’nın renginin bu sırada siyaha çevrildiği söylenir. Apollon’un Corvus’a verdiği en büyük ceza ise, onu gökyüzünde Crater’in (Kupa) yanına göndermek olur. Kupa’nın hemen önündeki Su Yılanı (Hydra) da karganın kupadan su içmesini engellemekle görevlidir. Böylece karga hiçbir zaman kupaya ulaşamaz.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Geminid şakır şakır yağmış...

0 yorum


2009 yılı son göktaşı yağmuru İkizler (Geminid)'i havaların kapalı olması nedeni ile seyredemedim. Lakin 2007 yılında Uğur İkizler'in çekmiş olduğu videoyu paylaşmak istedim. Muhteşem bir çekim bu! Belki bu sene de kendisinden bir video gelebilir :)

13 Aralık 2009 Pazar

DELPHINUS (YUNUS) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

0 yorum




Delphinus “The Dolphin” ya da “Yunus”, Pegasus’un batısında yer alan eski bir takımyıldızıdır. Bazı kaynaklarda adı “Arion” olarak geçer. Eski çağlarda iki tane Arion olduğu rivayet edilmektedir. Bir Yunan mitolojisine göre M.Ö. 8. yüzyılda yaşamış olan müzisyen ve şairdir.

Masallarda Arion’un gelmiş geçmiş en büyük müzisyen olduğu söylenmektedir. Şairler adası Lesbos’da ( Midilli Adası ) yaşayan Arion, adadan ayrılıp Korinthos’a (Eski Yunanistan’da Atina’ya 18 km. uzaklıkta bir şehir) gitmiş. Korinthos’un yöneticis iPeriandros’la dost olmuş ve oranın halkını da sanatıyla etkilemiştir. Arion sanatıyla yalnız ün değil, para da kazanmıştır. Bir süre sonra Korinthos’tan Sicilya’ya (İtalya) gider. Sicilya’da kaldığı süre içinde servetine servet katmıştır. Yaşı ilerleyince Korinthos’a geri dönmek ister. Sicilya’da kazandığı servetini güvenli bir şekilde götürmek gibi büyük bir problemi varmış. Bu yüzden güvendiği Korinthos’lu bir tayfa ile anlaşır. Ama güvendiği tayfalar denize açıldıktan sonra Arion'un altınlarına ve parasına el koymayı planlamışlardır. Denize açıldıktan bir süre sonra tayfaların niyetini anlayan Arion, en azından hayatını bağışlamaları için yalvarır. O gece rüyasında bilgelik ve doğruluk tanrısı Apollon’u görür. Bunu hayırlı bir şey olarak yorumlar. Tayfalar Arion’u denize atmak isterlerken, onlardan son bir defa saz çalmasına izin vermelerini diler. Sazını o kadar güzel ve dokunaklı çalmış ki, Apollon’un kutsal hayvanları olan yunuslar onu dinlemeye gelmişler. Arion ezgisini bitirince, kendini denize atar. Dalgalar arasında boğulmak üzere olan Arion’u bir yunus balığı sırtına alıp Yunanistan kıyılarına götürür. Tanrı Apollon da Arion’un sazıyla üzerinde yolculuk ettiği yunus balığını ödüllendirmek için gökyüzüne yerleştirir.

Masallarda adı geçen diğer Arion ise denizler tanrısı Poseidon ile toprak ve ürün tanrısı Demeter’in (bkz. Virgo) oğludur. Demeter ve Poseidon’un oğlu Arion’un, Yunus takımyıldızının mitolojik masalıyla bir ilişkisi yoktur. Bu takımyıldızının ismi daha çok Poseidon’la ilişkilidir. Deniz tanrısı Poseidon’un sarayında elli tane su perisi vardı. Bunların tümünü Nereus dünyaya getirmiştir. Bu yüzden bu periler “Nereid’ler” olarak bilinirlerdi. Poseidon onların çoğuna karşı ilgisizmiş. Bir eş bulması gerektiği zaman, aralarından denizde yaşamaya alışkın olanlarından birini eş olarak seçmeye karar verir. Poseidon’un ilk seçimi elli Nereid’in ilki olan Thetis’tir. Poseidon Thetis’in dünyaya bir oğlan çocuğu getiremeyeceğini öğrenir. Poseidon’un evlik için sonraki seçimi Thetis’in kız kardeşi olan Amphitrite’dir. Amphitrite, Poseidon’la evlenmek istemez, Atlas dağlarının ardına kaçar. Poseidon, Amphritite’yi kendisinin su altı krallığına eşi olarak geri dönmesi için ikna etmek üzere çok sayıda haberci gönderir. Bu görevde başarılı olan Delphinus’tur. Amphiritite, Delphinus’un yalvarmaları sonucunda ikna olup, Poseidon’un sualtı krallığına, kraliçe olarak geri döner. Poseidon, Delphinus’u başarısından dolayı ödüllendirerek gökyüzüne takımyıldız olarak alır. Hıristiyanlığın ilk yıllarında Delphinus, İsa’nın çarmıhı olarak da adlandırılır.

10 Aralık 2009 Perşembe

Geminids geliyor...

0 yorum


Katkı ve Telif Hakkı: Uğur İkizler

7 Aralık 2009 tarihinde başlayan İkizler (Geminid) Göktaşı yağmuru 17 Aralık'a kadar devam edecek. Göktaşı yağmuru 13-14 aralık tarihlerinde saatte 120 adede kadar çıkacak.

İkizler Takımyıldızı Türkiye saati ile 19:00'da kuzeydoğu yönünde doğuyor olacak. Saat 22:00 gibi yağmur zirveye çıkacak.

Havalar kaplı olmaz ise 2009'un son göktaşı yağmuruna dair görsel bir şölen bizleri bekliyor. Şehrin ışıklarından uzak bir mekanda bu fırsatı kaçırmamak lazım :)

5 Aralık 2009 Cumartesi

AURIGA (ARABACI) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

0 yorum



Ateş ve demir tanrısı Hephaistos’un oğlu olan Auriga, bir masala göre Atina kralıdır ve adı efsanevi kral Erichthonius olarak geçer. O Hephaistos’un yere saçılan tohumlarından meydana gelmiş yarı insan yarı yılan bir çocuk iken zeka tanrıçası Athena yerde çırpınan bu acayip yaratığa acımış, onu alıp bir kutunun içine koyarak Kekrops’un üç kızına vermiş ve kutuyu açmamalarını söylemiştir. (Kekrops, Yunanistan’ın doğusunda küçük bir yarım ada olan Attika’nın efsanevi ilk kralıdır. Yunanlılara medeniyeti getirmiş ve Atina şehrini kurmuştur.)

Kekrops’un kızları tanrıçanın sözünü dinlemeyip kutuyu açmışlar ve Erichthonius’u görünce çıldırarak kendilerini Akropolis’ten (Yunancada akros=yüksek, polis=şehir demektir.) aşağı atarak intihar etmişlerdir. Erichthonios büyüyünce Atina krallığını ele geçirir. Erichthonios, Atinalıların baş koruyucusu olan, uysallıkları ve yetenekleriyle ünlü dört atı birden süren ilk insandır. Bu nedenle yıldızlar arasına “arabacı” ünvanıyla alınarak Zeus tarafından onurlandırılır.

Başka bir masala göre Arabacı, ırmak tanrısı Asopos’un kızı Antiope ile Atina krallarından Theseus’un oğulları olan Hippolytos’tur. Fakat Theseus, Antiope’nin ölümünden sonra ( veya Antiope’yi terk edip ) Girit kralı Minos’un kızlarından biri olan Phaidra ile evlenmiştir. Güzel bir kız olan Phaidra aşk yüzünden büyük bir faciaya neden oldu. Gerçekten ateşli bir kişiliğe sahip olan bu kraliçe, üvey oğlu Hippolytos’u görünce aklı başından gitti. Hippolytos’u elde etmek, aşk ateşini onunla paylaşmak için her çareye başvurdu. Genç çocuk, üvey annesinin aşkına karşılık vermeyince iftiraya uğrar. Phaidra, Theseus’a, Hippolytos’un kendisini kaçırmak istediğini söyler. Bu yalana inanan baba Theseus, oğlunun cezalandırılması için tanrı Poseidon’a yalvarır. Babaların çocukları hakkında kötü bile olsa isteklerini (çocukların dünyaya gelmelerine neden oldukları için), tanrılar her zaman kabul ederlermiş. Poseidon, Hippolytos arabasıyla deniz kıyısından giderken, dalgalar arasından dev bir boğa göndererek atlarını ürkütür. Atlar delicesine koşmaya başlarlar. Çok geçmeden Arabacı kaza geçirir ve feci bir biçimde can verir.

Diğer bir masala göre ise Arabacı, tanrıların habercisi Hermes’in oğlu Myrtilus’tur. Kral Ooenemaus’un at sürücüsü olarak bilinir. Kralın çok güzel bir çift atı varmış. Onları krala savaş tanrısı Ares vermiştir. Bu yüzden bütün ölümlü hayvanlardan üstün oldukları düşünülürmüş. Kralın Hippodameia adında bir de kızı varmış. Kral kızına öylesine bağlıymış ki evlendirmek bile istemiyormuş. Ne zaman evlenmek isteyen bir delikanlı gelse, önce kendisini at yarışında yenmesi şartını koşarmış. Tabi damat adayının, kralın tanrısal atlarını geçmesi mümkün olmayınca, kral mutlu bir şekilde adayı reddediyormuş, sonradan aday öldürülüyormuş. Çünkü kural böyleymiş: “kazanırsan kızımla evlenirsin, kaybedersen ölürsün”Lydia (batı anadoluda bir yer) kralı Tantalos’un oğlu Pelops meydana çıkana kadar Hippodameia’nın evlilik konusunda şansı pek iyi gitmez. Genç kız Pelops’a gönlünü kaptırmış ya da artık bu yarışlara bir son verme zamanının geldiğine inanmış olacak ki, babasının arabacısı Myrtilos’u parayla kandırır. Myrtilos, kralın arabasının tekerleklerinin vidalarını gevşetince yarışı Pelops kazanır. Sonraları bilinmeyen bir nedenden dolayı, Pelops kendisinin Hippodameia ile evlenmesini sağlayan Myrtilos’u öldürtmüştür. Baba Hermes, oğlu Arabacı’nın hatırasını yıldızlarda yaşatır.

Başka bir masala göre Arabacı, Zeus’u emziren keçidir. Titanlardan Kronos, kız kardeşi Rhea ile evlenir. Kehanete göre çocuklarından biri onu öldürecektir. Bu nedenle karısı Rhea’nın her doğurduğu çocuğu yutarmış. Buna çok üzülen Rhea, son çocuğu Zeus doğduğu zaman gecenin karanlığından yararlanarak Girit adasındaki İda dağının tepelerine gider. Zeus’u oraya bırakır. Gaia (yer) çocuğu alır ve bir mağaranın dibine saklar. Rhea, kocası Kronos’a, yeni doğan oğlu Zeus yerine bit taşı kundak bezine sararak verir. Kronos taşı Zeus sanarak hemen yutar. Zeus, keçi Amaltheia’nın sütünü emerek dağda büyür. Zeus keçiye olan gönül borcunu, onu yıldızlar arasına alarak öder.

Bir başka masala göre, keçi Amaltheia’nın çok çirkin ve ürkütücü bir görünüşü vardır. Bu görünüşü Titanları bile korkuttuğundan Zeus, kendisine keçinin derisinden bir pelerin yaparak düşmanlarını korkutur. Zeus’u koruyan bu pelerin Aegis olarak bilinir. Auriga, kuzey yarımkürenin en parlak yıldızlarından biri olan Capella’yı içeren birtakım yıldızdır. Auriga genellikle bir savaş arabası kullanıcısı olarak resimlenir. Bu yıldıza ilşkin her kültürde pek çok efsane vardır. Genç Auriga bir elinde kamçı, diğerinde ise biri erkek biri dişi olan iki keçi tutar. Capella’nın anlamı “küçük keçi”dir. Diğer dişi olan keçi Zeus’u emziren Amaltheia’dır.

30 Kasım 2009 Pazartesi

yararlı videolar

0 yorum
Amatör Teleskop Yapım Çalıştayı (ATY 2009)'da bizlere eşlik ederek değerli bilgilerini paylaşan Jerald F. Wright'a bu yararlı videoları için teşekkür ediyoruz.
Türkçe Gökbilim kaynaklarının eksikliğini de gözönüne alırsak dilerim ihtiyaç duyabilecek tüm arkadaşlarımıza yol gösterici olur.

Cilalama Lapının Ayrılması



TDE Düzeltmesi - Yay hareketi



Yumuşatma Hareketi

SAGITTA (OKÇUK) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

0 yorum



Okçuk küçük bir takımyıldızıdır. Yay ile birlikte mitolojide önemli bir yere sahiptir. Mitolojide pek çok masala konu olmuştur. Bir efsaneye göre ok, güneş, bilgelik, ve doğruluk tanrısı Apollon’a aittir. Apollon okçuğu intikam için kullanmıştır. Tesalya (Tanrılar dağı Olympos’u içine alan kuzeydoğu Yunanistan’da bir bölge) kralı Phelegyas’ın kızı Koronis ile Apollon’un, Asclepius adında bir oğulları vardır. Yunan dünyasında hekimlik tanrısı olarak büyük ünü vardır. Asclepius usta bir hekim olarak yetişir. Hekimliğin ve cerrahlığın bütün bilgilerini edinir. Bununla da kalmayıp, ölüleri diriltmeye başlar.

Tanrıça Athena, Gorgo canavarı Perseus tarafından öldürüldüğü zaman, Gorgo’nun bedeninden akan kanı toplamış, Asclepius’a vermiştir. Gorgo’nun sağ tarafındaki damarlarında dolaşan kan zehirli, sol tarafındaki damarlarında yararlı kan dolaşmaktaymış. Bu yararlı kanı Asclepius ölüleri diriltmek için kullanırmış. Gereğinden fazla ölüyü dirilttiği ve ölüler dünyasının düzenini bozduğu gerekçesiyle Zeus tarafından yıldırım gönderilerek öldürülmüştür. Oğlunun öcünü almak isteyen Apollon, Zeus’a yıldırımı bağışlayan tek gözlü Cyclope’leri, bugün gökyüzünde Sagitta adıyla bildiğimiz okçuk ile öldürür.

Başka bir masalda ise okçuk Herkül’e aittir. Herkül, babası baş tanrı Zeus tarafından cezalandırılan Prometheus’u kurtarmak için okçuğu kullanmıştır. Herkül, Zeus tarafından Caucausus (Kafkas, Gürcistan bölgesi) dağlarına zincirlenmiş Prometheus’un ciğerini yemeğe gelen ve bu iş için Zeus tarafından görevlendirilen kartalı (Bazı masallarda bu kartalın Aquila olduğu söylenir) okçuk ile öldürür. Herkül’ün kartalı öldürürken gösterdiği ustalığın anısına okçuk gökyüzüne yerleştirilir.


Başka bir masala göre, okçuk aşk tanrısı Eros’un okunu temsil etmektedir.

23 Kasım 2009 Pazartesi

Onların hiçbiri ÖĞRETMEN değil ki!

0 yorum
Prof. Dr. Ethem DERMAN, Nurcan ÖRTÜGEN GÖK
Prof. Dr. Orhan GÖLBAŞI, Araş. Gör. Ayşegül F. YELKENCİ, Prof. Dr. Dursun KOÇER, Rosemary WRIGHT, Prof. Dr. Ethem DERMAN, Jerald F. WRIGHT

Amatör Teleskop Yapım Çalıştayı ATY - 2009 Eğitmenleri: Barbaros KURT, Enes TINKILIÇ, Başar TİTİZ, Atilla TINKILIÇ, Uğur İKİZLER, Lütfü ÇAKMAK, Şenol ŞANLI ve Haldun MENALİ Fotoğraf: Nermin İKİZLER


3. Fotoğrafta yer alan kişilerin hepsinin kendi ayrı işi var. Lakin ortak bir özellikleri var, hepsi de gökbilime gönül vermiş ve Amatör Teleskop Yapımı'nı öğretmek için sevdalanmış insanlar.
E onlar da bir nevi öğretmen, eğitmen sayılmazlar mı? Öğretmenler gününüz kutlu olsun Sevgili ATY Öğretmenlerim. İyiki varsınız, iyiki bizlere bilime, geleceğe, gökyüzüne açılan pencereler inşa etmeyi öğretiyorsunuz....
Sevgiler, saygılar....

22 Kasım 2009 Pazar

AQUILA (KARTAL) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

0 yorum



Milattan önce 8. Yüzyılda yaşamış olan Hesiodos’ın Theogonia adlı eseri mitolojinin en eski kaynaklarındandır. Theogonia evrenin ve tanrıların nasıl yaratıldıklarını anlatır. Hesiodos’a göre başlangıçta khaos vardı. Khaos karışık ve hiçbir şekil almamış olan uçsuz bucaksız boşluk ve karanlıktır. Khaos’tan geniş göğüslü, herşeyin dayanağı olan toprak ana Gaia çıktı. Gaia ölmezlerin yeri olan ve yıldızlarla bezeli bulunan göğü Uranos’u doğurdu. Gaia’nın kendi öz oğlu Uranos’la birleşmesinden Titanlar doğdu. Altısı erkek, altısı dişi olmak üzere oniki tanedir. Bu erkek titanlardan İapetos’un oğullarından biri insanlığın kurtarıcısı Prometheus’tur. Titan Prometheus ilk insanı yaratan tanrıdır.

Tanrılarla ölümlü insanlar Mekone’de toplanmışlardı. Prometheus’da orada bulunuyordu. Kocaman bir öküz kesilmişti. Bunun paylaştırılması Prometheus’a düşmüştü. Bir tarafa hayvanın etinin en güzel parçalarını ayırdı, üstünü örtmüştü. Diğer tarafa hayvanın kemiklerini yığarak, üstüne yağlı parçalar koymuştu. Prometheus, Zeus’a, iki parçadan birini seçmesini söylemişti. Zeus kötü tarafı seçerse aslan payı insanların olacaktı; tersi olursa üstünlük yine tanrılarda kalacaktı. Baş tanrı daha iyi ve yağlı görünen parçayı seçmişti. Aldatılıp, kemik yığınını seçtiğinin farkına varınca öfkelenmiş ve insanları cezalandırmak için ellerinden ateşi almıştır. Prometheus bunun da bir çaresini bulmuştur. İçi baştan başa oyuk fakat tutuşabilir bir özle kaplı olan Ferule (şeytantersi ağacı) denilen ağaçtan eline bir dal aldı ve Olympos’a çıktı. Bu sopanın içine bir kıvılcım saklayarak, yeryüzüne insanlara getirmiştir. Kendi haberi olmadan ateşi çalarak insana verdiği ve insanı şımarttığı için Zeus, Prometheus’a öfkelenir ve onu cezalandırır.


Kartal, Olympos tanrılarının lideri olan Zeus’a hizmet eden yırtıcı bir kuştur. Bazen yıldırım kuşu olarak da adlandırılır. Çünkü Zeus’un yıldırımlarını taşıdığı ve atıldıktan sonra geri getirebildiğine inanılır. Zeus, Kartal’ı Prometheus’un cezasını infaz etmek üzere görevlendirir. Zeus, yanardağların, ateşin ve sanayinin tanrısı Hephaistos’a emir vererek, bu saygısız titanı Caucasus (Kafkas) dağlarına zincirletir. Hephaistos, Prometheus’un ayaklarına ve kollarına kırılmaz zinciri geçirdi ve onları sağlamca kayaya çaktı. Zeus Kartal’a her gün Prometheus’un ciğerini yemesi için emir verir. Ancak Zeus, Prometheus’un ciğerinin her gün kendisini yenilemesini sağlayarak, ölmesini engeller ve acısının sürekli olmasını sağlar. Uzun bir zaman sonra Zeus, Prometheus’a acır ve onu affeder.

Bir başka masala göre, Sagitta (Okçuk) takımyıldızı Kartal’ı öldüren oku temsiletmektedir. Prometheus’u acısından kurtarmak için, Herkül oku öldürmüş olduğu Hydra’nın (Su yılanı) kanıyla zehirleyip Kartal’a fırlatmış ve onu öldürmüştür. Zeus ise sadık hizmetlerinden dolayı Kartal’ı gökyüzünde yıldızlar arasına koymuştur.

19 Kasım 2009 Perşembe

bir tuz tanesi olsa idim...

0 yorum

Eğer Samanyolu, bir tuz taneciği boyutunda olsaydı, bu durumda görünen evren, 3 (Amerikan) futbol sahası büyüklüğünde olurdu!

Eğer Güneş sistemi, bir tuz taneciği boyutunda olsaydı, bu durumda Samanyolu, 40 kilometre çapında olurdu.

Eğer Dünya bir tuz taneciği boyutunda olsaydı, bu durumda, Güneş Sistemi, 2 futbol sahası büyüklüğünde olurdu.

Eğer Hidrojen atomu bir futbol sahası boyutunda olsaydı, bu durumda çekirdeği bir tuz tanesi boyutunda olurdu.

Eğer bir Hidrojen atomunun çekirdeği, futbol sahası büyüklüğünde olsaydı, bir kuark, golf topu büyüklüğünde olurdu.

Eğer bir Hidrojen atomu, Güneş sistemi boyutlarında olsaydı, bir süper-sicim (sicim teorisinin doğru olduğunu kabul ederek) bir ağaç büyüklüğünde olurdu.

Yumuşak bir yüzey için...

0 yorum



Epeydir 6" f/5 aynamın yapımına ara vermiştim. Aslında Jerry'ye göre bu noktada bırakabilirdim. Ara verdim ama yeniden birkaç düzeltme ve yüzeyi yumuşatma hareketi yapacağım. Bunun için Jerry ile olan yazışmalarımızı hem yol gösterici olması açısından hem de benim için de tekrar olması açısından bloguma yazmam gerektiğini düşündüm. Kısa zamanda çalışmalara kaldığım yerden devam edeceğim. Bu arada Jerry'nin ayna yapım videolarını da en kısa zamanda buraya ekleyeceğim...

Ayna yapımında yumuşak bir yüzey elde etmek için işte bazı ipuçları;


Cilalama ve biçimlendirme yaparken, lap ve aynayı birlikte, birbirleri üzerine baskı uygular şekilde bırakılmalı. Hangisinin üste olduğu önemli değil. Ama eğer lap üstte olursa, su ayna yüzeyinde daha kolay kalabilir. Onları birbirinden ayırmak da daha kolay olur.

Lap daha iyi iş görür ve daha yumuşak yüzeylere sahip aynalar yapmamızı sağlar, eğer iyi şekilde bastırılmış ve aynadan zorlukla ayrılıyorsa. Eğer bu şekilde aynanın üzerinde kurumuşsa, ayırmak için, kenardan kanalların arasında girebilecek şekilde atomizerle su püskürtülmeli. 10 – 15 dakika sonra su optik reçine ile cam arasına nüfuz edecektir. Bunları birbirinden ayırmak için de sürekli kuvvet kullanılmalı.

Ayna ve lapın birbirine yapışması, ve zorlukla birbirinden ayrılabilmesi kötü bir şey olarak görünür. Bu kötü değildir. Bu iyidir. Bu şekilde lap ayna yüzeyine mükemmel olarak uyar.


Aynayı test ettikten sonra:

  1. Eski Seryum Oksit lap üzerinden iyice yıkanır.
  2. Lap karelerinin üzerine kalın bir CeO bulamacı ve su konulur.
  3. Aynanın temiz olduğundan emin olunur ve üzerlerine bir ağırlık koymadan, bir sonraki çalışma zamanına kadar o şekilde bırakılır. Eğer sadece birkaç saat için ayrlmışlarsa, 1 saatlik bastırma yeterli olabilir. Eğer birbirlerinden 24 saat için ayrıldılarsa, 12 saat kadar soğuk bastırma gerekir.
  4. Bir sonraki biçimlendirme oturumuna başlandığında, lap ve ayna birbirlerine yapışmış olacaklardır ve bunları hareket ettirmek için biraz kuvvet gerekecektir. Bu iyidir.
  5. Gerekmedikçe, daha fazla CeO ya da su eklememelidir. Kısa biçimlendirme oturumları için (10- 20 dakika) , hiç bir şey eklenmesi gerekmez. Lap karelerinin üzerindeki CeO bastırma ile optik reçinenin içine nüfuz eder ve işi yapmak için bu kadarı fazlasıyla yeterlidir. Lapı ayırmak için kullanılan su miktarı da, genellikle yeterlidir ama karşı direnç kuvetini ortadan kaldırmayacak kadar az su püskürtülebilir. Ama eğer fazla su eklenmişse, 5 dakika daha o şekilde üst üste bırakılır ve sonra çalışmaya başlanır.
  6. Hareket olabildiğince yavaş ve yumuşak yapılmalıdır. Yapılan harekete, sürekli ve kararlı karşı direnç hissetmelisinizdir. Hareket hızı, bu sürekli direnci hissedebilecek şekilde ayarlanmalıdır. Çalıştıkça, bu doğru hız da değişecektir, bazen oldukça çabuk şekilde. Her 2 ya da 3 saniyede bir, bir ileri ve bir geri harekteten daha hızlısı genellikle yapılamayacaktır. Bazen, bir ileri ve bir geri hareketi için geçecek süre 8 ya da 10 saniyeyi de bulabilir.
  7. Yumuşak hareketlere devam edilebildiği sürece, su ya da CeO eklenmesi gerekmez. Harekete karşı direnç hissetmek ve CeO ya da su eklemek gerektiğini hissetmek, ve eğer düzgün yumuşak hareket etmiyorsa lap, bu şekilde çalışmamak gerekir. Eğer hareket size düzgün gelmiyorsa, birazcık CeO ve su ekleyerek 30 dakika daha bastırılmalıdır. Daha sonra tekrar denenmelidir.

Tüm bunlar, ayna üzerinde çok ince ve yumuşak bir yüzey oluşturmak içindir.


Cilalama yaparken, çalışma oturumlarının süreleri uzundur ve işin oluşturduğu ısı, lapın ayna ile iyi uyumuna (iyi temas) yardımcı olur. Biçimlendirme yaparken, çoğu çalışma oturumu süresi kısadır ve lapın ayna ile iyi uyum sağlaması için yeterince uzun süre yoktur. Çalışma başlangıcından beri ayna ile lapın uyum içinde olması gerekir. İyi bastırma, bu sebepten biçimlendirmede cilalamadan çok daha önemlidir. Çalışma sürelerinin uzunlukları arasındaki farklılıktan dolayı, bu sebeptendir ki, çok yumuşak bir yassı kürenin, biçimlendirme denemeleri sonucunda, bölgelenmelerle dolu ve kaba bir yüzeye dönüştüğü görülür. Yumuşak hareket de önemlidir.

Şimdilik bu kadar yeter :)

15 Kasım 2009 Pazar

LYRA (ÇALGI) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

0 yorum




Lir en eski müzik aletlerinden biridir. Yunan mitolojisine göre lir, Hermes tarafından icat edilmiştir. Hermes daha çocukken, bir kaplumbağanın kabuğuna, inek bağırsağı gererek bir lir yapar. Bu liri üvey kardeşi Apollon’a ( her ikisinin de babası Zeus’tur ) verir. Daha sonra Apollon liri, henüz küçük bir çocuk olan Orpheus’a hediye eder. Orpheus’a liri kullanmayı periler öğretirler. Orpheus lirini öyle güzel çalar ki, doğa bile kendi özgün sesini durdurarak, onun müziğini dinler. Hatta vahşi hayvanlar onun peşinden gelir, bitkiler ona doğru eğilirmiş. Orpheus, Argonaunt’lar seferine katılır. Öteki kahramanlar kadar güçlü kuvvetli olmadığından, kürek çekmez. Kürekçilere tempo tutarak“kürekçibaşı” lık yapar. Bir fırtına sırasında, gemideki tüm kahramanları şarkılarıyla sakinleştirir sonra dalgalar da sakinleşir.

Orpheus’la ilgili en ünlü mitos, karısı Eurydike’nin aşkı uğruna cehenneme (ölüler diyarı Hades) inmesidir. Eurydike’nin masalı şöyle gelişir. Birgün, Trakya’daki bir ırmak boyunca gezinirken, Aristaios ona tecavüz etmek ister. Eurydike, kaçmaya çalışırken, otların arasındaki bir yılanın üzerine basar ve yılanın sokması sonucu ölür. Karısına delicesine aşık olan Orpheus, bu ölüme kahrolur. Karısını aramak için cehenneme (ölüler diyarı) iner. Orpheus lirinin sesiyle yalnızca cehennem canavarlarını değil, cehennem tanrılarını da mest eder. Ölüler diyarı tanrısı Hades ve eşi Persephone, karısını böylesine seven adama acırlar. Karısı Eurydike’yi geri vermeyi kabul ederler. Ama bir şartları vardır. Orpheus, karısı Eurydike’nin önünde yürüyecek ve yeraltı ülkesini terketmeden karısına bakmayacaktır. Orpheus çaresiz, şartı kabul edip, yola koyulur. Fakat günışığına çıkmak üzere iken, Persephone’nin kendisine bir oyun yaparak, Eurydike’yi vermemiş olabileceği şüphesine düşer. Bu şüphe içinde yürüyen Orpheus bir an dönüp arkasına bakar. Bakar bakmaz arkasında yürüyen Eurydike yok olur, ikinci kez ölür. Orpheus, dönüp karısını yeniden bulmayı denediyse de, cehennem bekçisi canavar Kharon, Orpheus’un Ölüler diyarına tekrar girmesine izin vermez. Orpheus karısını alamadan insanlar arasına dönmek zorunda kalır. Orpheus’un ölümü bir çok masalın doğmasına yol açmıştır. Genellikle, onun Trakyalı kadınlar tarafından öldürülerek hayata veda ettiği anlatılır. Trakyalı kadınların nefretine yol açan nedenler farklıdır. Kadınlar, onu Eurydike’nin anısına sadık kaldığı ve bunu kendilerine yapılmış bir hakaret saydıkları için öldürürler. Bazı masallarda da Orpheus’un kadınlarla hiçbir ilişkide bulunmak istemediği, bu yüzden çevresini delikanlılarla doldurduğu, böylece eşcinselliği icat ettiği söylenir.
En yakın dostu da Boreas’ın oğlu Kalais’tir. Yine bazı masallara göre Orpheus ölüler ülkesinden dönüşünde, öbür dünyadaki deneyimlerine dayanarak bazı öğretiler yaratmıştır. Bu öğretiyi, sadece erkeklerle kapalı mekanlarda yaptığı toplantılarda anlatır. Bu toplantılara kadınların katılmalarına kesinlikle izin vermez. Bir gece, silahlanan kadınlar, toplantı çıkışında Orpheus’u ve müritlerini öldürürler. Orpheus’un ölümüne ilişkin en yaygın masalda, Trakyalı kadınlar Orpheus’u öldürdükten sonra cesedini parçalarlar. Parçaladıkları cesedi nehire atarlar. Ceset parçaları, akan nehirle sürüklenerek denize ulaşır. Orpheus’un kesik başı ve çalgısı (lir) Lesbos adasına kadar gider. Lesbos’lular şaire cenaze töreni düzenlerler ve mezar yaparlar. Bu mezardan lir sesleri duyduğunu iddia edenler bile çıkar. Bu nedenle Lesbos adası lirik şiirin öz yurdu sayılır. Orpheus’un ölümünden sonra, onun liri gökyüzüne çıkartılıp bir takımyıldız yapılarak ölümsüzleştirilir. Orpheus’un, Homeros ve Hesiodos’un atası olduğunu söyleyen masallar da vardır.

14 Kasım 2009 Cumartesi

Yola devam....

0 yorum

Biliyorum, çünkü sadece inanmıştım!....


Burada gökbilim aşkımın nasıl hayat bulduğunu anlatmıştım. Burada da Soluk Mavi Nokta hayalimi.... Burada da profesyonel iş hayatımın bir müddetliğine noktalanışını.


Ve evet işte şimdi yeniden 1 Aralık 2009 itibari ile iş hayatına yepyeni başlangıçlarla geri dönüyorum. Çalışacağım, var olan gücümle çalışacağım. Bir anne, bir eş, bir iş kadını, bir evlat ve bir gökbilim sevdalısı olarak var gücümle çalışacağım.


Bundan sonraki ilk hedefim Soluk Mavi Nokta'nın kurulacağı tarlayı almak olacak.


Carl Sagan'ın dediği gibi "Herkes için Bilim" felsefesi ile gökbilimi tanıtmaya, sevdirmeye, çocuklarımız ve gençlerimizin bilim ışığında aydınlanacağı bir çevre için çabalamaya, teleskop yapımını öğrenmeye ve öğretmeye, üretmeye, yararlı birşeyler yapmaya devam edeceğim.... Elimden geldiğince....


Durmak yok GökTaşı... Yola devam....

11 Kasım 2009 Çarşamba

Yalan!!!...

1 yorum
Katkı ve Telif Hakkı:Serkan Boydağ


Bir gökbilim sevdalısının yüreciğinden şiirler okumak ister misiniz?


İşte şimdilik bir tanesi...


Mustafa Öztürk'ün yüreğine sağlık... Kendisine çok teşekkür ediyorum...


YALAN....

görenler kızıla boyatmış saçlarını diyorlar

desinler

ben hala karşıdan gelen kış geceleri gibi

uzun siyah saçlı kadınları benzetiyorum arasıra sana..

sakın yanlış anlama

özlediğimden falan değil

alıştım bile sensiz yaşamaya..

evden çıkarken

ya radyo'da bizim şarkımız dediğimiz şarkıya denk gelmişimdir

ya da çekmeceyi karıştırırken tokan çıkmıştır karşıma

yoksa rakı sofrasında bile efkarlanmıyorum sana

beni bilirsin zaten

Can Baba'nın çıkmam sözünden

o yüzden belki de

bağlanamadım hiç kimseye

çatıların gökyüzü ile birleştiği yere bağlandığım kadar

ama duyunca

bi tuhaf oldu işte içim

onca yaşanmışlık vardı sonuçta

o uzun siyah saçlarının gökyüzü ile birleştiği noktalarda...

10 Kasım 2009 Salı

İstikbal Göklerdedir...

0 yorum

Sadece bugün değil göğe başımı her kaldırdığımda saygı ile anıyorum...


ve işte O'nun bazı sözleri...



  • İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar.
  • Öyle istiyorum ki, Türk Dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar, bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.
  • Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.
  • Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.
  • Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir.
  • Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.
  • Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.
  • Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.
  • Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.
  • Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir... Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır.
  • İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
  • Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
  • TÜRK ÇOCUĞU HER İŞTE OLDUĞU GİBİ, HAVACILIKTA DA EN YÜKSEK SEVİYEDE
    GÖKTE SENİ BEKLEYEN YERİNİ AZ ZAMANDA DOLDURACAKSIN. BUNDAN HAKİKİ DOSTLARIN SEVİNECEK TÜRK MİLLETİ MESUT OLACAKTIR.
Mustafa Kemal ATATÜRK

9 Kasım 2009 Pazartesi

Hadi Göktaşı yağmuru seyretmeye gidelim!

0 yorum



Aslan (Leonid) Göktaşı yağmuru, 10 Kasım 2009'da başlıyor ve 23 Kasım'a kadar devam edecek. Göktaşı yağmurunun en etkin olduğu tarih ise 17 Kasım 2009. Yağmur bu tarihte, saatte 40 adete kadar çıkacak.

Bu güzel görsel şölen için doğu ufkuna bakmamız yeterli....

Söz konusu Göktaşı yağmuru için Ankara'da yaşayanlar için Ankara Üniversitesi Gözlemevi'nde bir de güzel etkinlik mevcut. Ben de gitmeyi düşünüyorum.... Etkinlik bilgilerine ve detaylarına buradan ve buradan ulaşabilirsiniz.
Bol yıldızlı ve dilekli geceler hepimizin olsun....

7 Kasım 2009 Cumartesi

ANDROMEDA, CEPHEUS (SEFE), CASSİOPEİA (KOLTUK) Takımyıldızlarının Mitolojik Öyküsü

0 yorum








Etiyopya’nın (Afrika’nın doğusunda yer alan eski adı Habeşistan olan ülkedir) prensesi Andromeda, Cepheus ve Casssiopeia’nın kızıdır. Kraliçe Cassiopeia, elli deniz perisinden oluşmuş bir grup olan Nereid’lerden daha güzel olduğunu söyleyecek kadar kibirli biridir. Nereid’ler birbirinden güzel olan ve her bakımdan deniz dalgalarının sembolü olan deniz perilerine verilen addır. Kraliçenin bu tutumu karşısında Nereid’lerin onuru kırılır ve kraliçeyi cezalandırması için denizler tanrısı Poseidon’dan yardım isterler. Nereid’lerin ricası karşısında Poseidon, bir deniz canavarını Etiyopya’ya gönderir. (Bazı hikayelerde bu canavarın Cetus olduğu söylenir. Ancak genel olarak Cetus zararsız bir balina olarak bilinmektedir.) Kral Cepheus’un danıştığı Ammon kahini krala kızının kurban edilmesi şartıyla Etiyopya’yı su altında bırakabilecek bu canavardan kurtulabileceğini söyler. Etiyopyalılar bu fedakarlığı kabul etmesi için Cepheus’u zorlarlar. Bunun üzerine kızını bugün Tel Aviv olarak bilinen şehrin kıyısına zincirleyip, canavarın gelmesini beklemeye başlar. Bu canavar kayaya zincirlenmiş kızı gelip alacak ve ona ne istiyorsa yapacaktır.

Tam bu sırada büyük kahraman Perseus prensesin imdadına yetişir. Perseus, GorgonMedusa’yı (bkz.Perseus) kafasını keserek öldürdükten sonra kanatlı atı Pegasus’a binmiş geri dönerken tesadüfen prensesi zincirlenmiş bir şekilde ağlarken görmüş ve ona aşık olmuştur. Prensesle konuşmaya çalışır, ancak uzunca bir süre prenses tek kelime bile konuşamaz. Ama Perseus’un ısrarlı tutumu karşısında prenses ona kim olduğunu neden zincirlendiğini ve olan biten herşeyi anlatır. Bu sırada, deniz kabarmaya başlar ve canavar görünür. Perseus prensesin ailesine canavarı öldürebileceğini, ancak bunun karşılığında prensesle evlenmek istediğini söyler. Kral ve kraliçe bu teklifi hemen kabul ederler. Perseus bunun üzerine Andromeda’yı kurtarmaya karar verir. Gökyüzünde uçarken Perseus’un, suya vuran gölgesi, canavarın aklını karışır. Canavarın aklının karışmasından faydalanan Perseus, canavarı oklarıyla öldürür.

Başka bir masala göre Perseus, Medusa’nın( bkz.Perseus ) kopmuş kafasını canavara göstererek onu taşlaştırır. (Efsaneye göre Medusa’nın yüzü o kadar çirkindir ki gören herkes birden taşa dönüşür.) Anlaşmanın kendi üzerine düşen kısmını yerine getiren Perseus, Andromeda ile evlenmek ister. Ancak, Cepheus kendi erkek kardeşi Phineus’u, Andromeda ile evlendireceğine dair verdiği sözü unutmuştur. Phineus, Perseus ve Andromeda’nın düğününe, yandaşlarıyla gelir. Perseus burada da kahramanlığını göstererek, Phineus ve yandaşlarını savaşarak yok eder. Kral Cepheus ve kraliçe Cassiopeia, öldükten sonra tanrı Poseidon tarafından gökyüzünde yıldızlar arasına alınarak onurlandırılmışlardır. Perseus ve Andromeda’da onlara gökyüzünde eşlik ederler.

Andromeda gökyüzünde, kolları sereserpe uzatılmış ve bileklerinden zincire bağlanmış bir kadın figürü olarak yer almaktadır.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Hüstın ay hev e pırablım :)

0 yorum

Ay' a Giden Ilk Kadin
by turkerkek

Aha işte AY'a ayak bastım ve bu oldu :)

I am an astronaut :)

1 yorum

Çocukluk hayali işte! 35 yıllık hayal sanal olarak da gerçek olsa ben bir astronot oldum :P


Sosyal Medya camiasından tanıdığım Sevgili Emrah Serdaroğlu sağolsun. Gökbilim aşkıma istinaden bana astronot kostümü giydirdi ve beni hayallerimin minik ama büyük bir noktasına kavuşturdu. Hadi hadi çok yakışmış ama değil mi? hehe


Hani çocuklar şeker alınca ayakları yerden kesilir ya, bu fotoşopu görünce ben de aynen öyle oldum. Hayallerimi seviyorum. Onlar iyi ki varlar! Her sabah uyandığımda güne asılmamı sağlayan hayallerim iyi ki varsınız...



31 Ekim 2009 Cumartesi

PİSCES (BALIK) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

0 yorum



Pisces eski bir takımyıldızdır. Bu takımyıldızın masalı, toprak ana Gaia ile ölüler ülkesinin en derin yerinde olan Tartaros’un çocuğu olan Typhon ile ilgilidir. Typhon eski Yunan tanrılarının en korkuncuydu. Bir rivayete göre Typhon’un yüz tane başı vardı. Başları yıldızlara değebilirdi. Tüm başlarından kara diller ve gözlerinden ateş çıkarırdı. Ayrıca bu dev canavarın yılan ayakları ve gökyüzünü saracak kadar uzun kolları vardı. Bu korkunç canavar ile Olympos’taki tanrılar bile dövüşmekten kaçınırlardı.
Bir gün Typhon tanrıların evi olan Olympos’a saldırdı. Ve tanrılar kendilerini bir hayvana dönüştürerek kaçmaya çalıştılar. Zeus kendini bir koça dönüştürdü, şarap tanrısı Dionysos bir keçi haline geldi, tanrıların habercisi Hermes (Merkür) balıkçıl bir kuş şeklini aldı. Güzellik tanrıçası Aphrodite ve oğlu sevgi tanrısı Eros ise Nil nehrinden geçebilmek ve canavardan daha rahat kaçabilmak için bir çift balık halini aldılar. Athena (Minerva) sonradan bu olayı ölümsüzleştirmek için bu iki balık figürünü yıldızların arasına yerleştirdi.

Bu balıklardan biri olan, göz kamaştırıcı güzelliğe sahip Aphrodite bir efsaneye göre dalgaların köpüğünden doğmuştur. Bir ilkbahar sabahı, Kıbrıs adası kıyılarında kıpırtısız olan deniz birden bire köpüklü beyaz bir dalga ile hareketlendi. Ve bu dalgayla birlikte bir sedef kabuğu kıyıya vurdu. Sedefin kapağı açıldığında içinden güzeller güzeli Aphrodite ve beraberinde aşk tanrısı olan oğlu Eros çıkmışlardır. Aphrodite güzelliğiyle sadece tanrıların değil insanlarında gönlünü fethetmiştir. İnsanların kalplerine sevgi ve aşk tohumları serpiyor, onlara sevinç veriyordu. Aphrodite gücünü sadece insanlar üzerinde göstermezdi. O tüm tabiata söz geçirebilirdi. Aphrodite gibi Eros da tanrıların ve insanların kalplerinde aşkın ilahi ateşini yakar, onların mutluluklarını veya bahtsızlıklarını hazırlardı. Eros’un elinde oklar veya tutuşmuş kızgın bir meşale bulunurdu. İnsan ruhu, neşesini de ıstırabını da hep Eros’a borçludur.

Burçlar kuşağındaki Pisces, Aphrodite ve Eros’un birbirlerine iple bağlı görünen iki balık figürünü temsil eder.
 
Designed by: NewWpThemes | Converted to Blogger by Professional Blogger Templates | Contact | About