30 Kasım 2009 Pazartesi

yararlı videolar

0 yorum
Amatör Teleskop Yapım Çalıştayı (ATY 2009)'da bizlere eşlik ederek değerli bilgilerini paylaşan Jerald F. Wright'a bu yararlı videoları için teşekkür ediyoruz.
Türkçe Gökbilim kaynaklarının eksikliğini de gözönüne alırsak dilerim ihtiyaç duyabilecek tüm arkadaşlarımıza yol gösterici olur.

Cilalama Lapının Ayrılması



TDE Düzeltmesi - Yay hareketi



Yumuşatma Hareketi

SAGITTA (OKÇUK) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

0 yorum



Okçuk küçük bir takımyıldızıdır. Yay ile birlikte mitolojide önemli bir yere sahiptir. Mitolojide pek çok masala konu olmuştur. Bir efsaneye göre ok, güneş, bilgelik, ve doğruluk tanrısı Apollon’a aittir. Apollon okçuğu intikam için kullanmıştır. Tesalya (Tanrılar dağı Olympos’u içine alan kuzeydoğu Yunanistan’da bir bölge) kralı Phelegyas’ın kızı Koronis ile Apollon’un, Asclepius adında bir oğulları vardır. Yunan dünyasında hekimlik tanrısı olarak büyük ünü vardır. Asclepius usta bir hekim olarak yetişir. Hekimliğin ve cerrahlığın bütün bilgilerini edinir. Bununla da kalmayıp, ölüleri diriltmeye başlar.

Tanrıça Athena, Gorgo canavarı Perseus tarafından öldürüldüğü zaman, Gorgo’nun bedeninden akan kanı toplamış, Asclepius’a vermiştir. Gorgo’nun sağ tarafındaki damarlarında dolaşan kan zehirli, sol tarafındaki damarlarında yararlı kan dolaşmaktaymış. Bu yararlı kanı Asclepius ölüleri diriltmek için kullanırmış. Gereğinden fazla ölüyü dirilttiği ve ölüler dünyasının düzenini bozduğu gerekçesiyle Zeus tarafından yıldırım gönderilerek öldürülmüştür. Oğlunun öcünü almak isteyen Apollon, Zeus’a yıldırımı bağışlayan tek gözlü Cyclope’leri, bugün gökyüzünde Sagitta adıyla bildiğimiz okçuk ile öldürür.

Başka bir masalda ise okçuk Herkül’e aittir. Herkül, babası baş tanrı Zeus tarafından cezalandırılan Prometheus’u kurtarmak için okçuğu kullanmıştır. Herkül, Zeus tarafından Caucausus (Kafkas, Gürcistan bölgesi) dağlarına zincirlenmiş Prometheus’un ciğerini yemeğe gelen ve bu iş için Zeus tarafından görevlendirilen kartalı (Bazı masallarda bu kartalın Aquila olduğu söylenir) okçuk ile öldürür. Herkül’ün kartalı öldürürken gösterdiği ustalığın anısına okçuk gökyüzüne yerleştirilir.


Başka bir masala göre, okçuk aşk tanrısı Eros’un okunu temsil etmektedir.

23 Kasım 2009 Pazartesi

Onların hiçbiri ÖĞRETMEN değil ki!

0 yorum
Prof. Dr. Ethem DERMAN, Nurcan ÖRTÜGEN GÖK
Prof. Dr. Orhan GÖLBAŞI, Araş. Gör. Ayşegül F. YELKENCİ, Prof. Dr. Dursun KOÇER, Rosemary WRIGHT, Prof. Dr. Ethem DERMAN, Jerald F. WRIGHT

Amatör Teleskop Yapım Çalıştayı ATY - 2009 Eğitmenleri: Barbaros KURT, Enes TINKILIÇ, Başar TİTİZ, Atilla TINKILIÇ, Uğur İKİZLER, Lütfü ÇAKMAK, Şenol ŞANLI ve Haldun MENALİ Fotoğraf: Nermin İKİZLER


3. Fotoğrafta yer alan kişilerin hepsinin kendi ayrı işi var. Lakin ortak bir özellikleri var, hepsi de gökbilime gönül vermiş ve Amatör Teleskop Yapımı'nı öğretmek için sevdalanmış insanlar.
E onlar da bir nevi öğretmen, eğitmen sayılmazlar mı? Öğretmenler gününüz kutlu olsun Sevgili ATY Öğretmenlerim. İyiki varsınız, iyiki bizlere bilime, geleceğe, gökyüzüne açılan pencereler inşa etmeyi öğretiyorsunuz....
Sevgiler, saygılar....

22 Kasım 2009 Pazar

AQUILA (KARTAL) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

0 yorum



Milattan önce 8. Yüzyılda yaşamış olan Hesiodos’ın Theogonia adlı eseri mitolojinin en eski kaynaklarındandır. Theogonia evrenin ve tanrıların nasıl yaratıldıklarını anlatır. Hesiodos’a göre başlangıçta khaos vardı. Khaos karışık ve hiçbir şekil almamış olan uçsuz bucaksız boşluk ve karanlıktır. Khaos’tan geniş göğüslü, herşeyin dayanağı olan toprak ana Gaia çıktı. Gaia ölmezlerin yeri olan ve yıldızlarla bezeli bulunan göğü Uranos’u doğurdu. Gaia’nın kendi öz oğlu Uranos’la birleşmesinden Titanlar doğdu. Altısı erkek, altısı dişi olmak üzere oniki tanedir. Bu erkek titanlardan İapetos’un oğullarından biri insanlığın kurtarıcısı Prometheus’tur. Titan Prometheus ilk insanı yaratan tanrıdır.

Tanrılarla ölümlü insanlar Mekone’de toplanmışlardı. Prometheus’da orada bulunuyordu. Kocaman bir öküz kesilmişti. Bunun paylaştırılması Prometheus’a düşmüştü. Bir tarafa hayvanın etinin en güzel parçalarını ayırdı, üstünü örtmüştü. Diğer tarafa hayvanın kemiklerini yığarak, üstüne yağlı parçalar koymuştu. Prometheus, Zeus’a, iki parçadan birini seçmesini söylemişti. Zeus kötü tarafı seçerse aslan payı insanların olacaktı; tersi olursa üstünlük yine tanrılarda kalacaktı. Baş tanrı daha iyi ve yağlı görünen parçayı seçmişti. Aldatılıp, kemik yığınını seçtiğinin farkına varınca öfkelenmiş ve insanları cezalandırmak için ellerinden ateşi almıştır. Prometheus bunun da bir çaresini bulmuştur. İçi baştan başa oyuk fakat tutuşabilir bir özle kaplı olan Ferule (şeytantersi ağacı) denilen ağaçtan eline bir dal aldı ve Olympos’a çıktı. Bu sopanın içine bir kıvılcım saklayarak, yeryüzüne insanlara getirmiştir. Kendi haberi olmadan ateşi çalarak insana verdiği ve insanı şımarttığı için Zeus, Prometheus’a öfkelenir ve onu cezalandırır.


Kartal, Olympos tanrılarının lideri olan Zeus’a hizmet eden yırtıcı bir kuştur. Bazen yıldırım kuşu olarak da adlandırılır. Çünkü Zeus’un yıldırımlarını taşıdığı ve atıldıktan sonra geri getirebildiğine inanılır. Zeus, Kartal’ı Prometheus’un cezasını infaz etmek üzere görevlendirir. Zeus, yanardağların, ateşin ve sanayinin tanrısı Hephaistos’a emir vererek, bu saygısız titanı Caucasus (Kafkas) dağlarına zincirletir. Hephaistos, Prometheus’un ayaklarına ve kollarına kırılmaz zinciri geçirdi ve onları sağlamca kayaya çaktı. Zeus Kartal’a her gün Prometheus’un ciğerini yemesi için emir verir. Ancak Zeus, Prometheus’un ciğerinin her gün kendisini yenilemesini sağlayarak, ölmesini engeller ve acısının sürekli olmasını sağlar. Uzun bir zaman sonra Zeus, Prometheus’a acır ve onu affeder.

Bir başka masala göre, Sagitta (Okçuk) takımyıldızı Kartal’ı öldüren oku temsiletmektedir. Prometheus’u acısından kurtarmak için, Herkül oku öldürmüş olduğu Hydra’nın (Su yılanı) kanıyla zehirleyip Kartal’a fırlatmış ve onu öldürmüştür. Zeus ise sadık hizmetlerinden dolayı Kartal’ı gökyüzünde yıldızlar arasına koymuştur.

19 Kasım 2009 Perşembe

bir tuz tanesi olsa idim...

0 yorum

Eğer Samanyolu, bir tuz taneciği boyutunda olsaydı, bu durumda görünen evren, 3 (Amerikan) futbol sahası büyüklüğünde olurdu!

Eğer Güneş sistemi, bir tuz taneciği boyutunda olsaydı, bu durumda Samanyolu, 40 kilometre çapında olurdu.

Eğer Dünya bir tuz taneciği boyutunda olsaydı, bu durumda, Güneş Sistemi, 2 futbol sahası büyüklüğünde olurdu.

Eğer Hidrojen atomu bir futbol sahası boyutunda olsaydı, bu durumda çekirdeği bir tuz tanesi boyutunda olurdu.

Eğer bir Hidrojen atomunun çekirdeği, futbol sahası büyüklüğünde olsaydı, bir kuark, golf topu büyüklüğünde olurdu.

Eğer bir Hidrojen atomu, Güneş sistemi boyutlarında olsaydı, bir süper-sicim (sicim teorisinin doğru olduğunu kabul ederek) bir ağaç büyüklüğünde olurdu.

Yumuşak bir yüzey için...

0 yorum



Epeydir 6" f/5 aynamın yapımına ara vermiştim. Aslında Jerry'ye göre bu noktada bırakabilirdim. Ara verdim ama yeniden birkaç düzeltme ve yüzeyi yumuşatma hareketi yapacağım. Bunun için Jerry ile olan yazışmalarımızı hem yol gösterici olması açısından hem de benim için de tekrar olması açısından bloguma yazmam gerektiğini düşündüm. Kısa zamanda çalışmalara kaldığım yerden devam edeceğim. Bu arada Jerry'nin ayna yapım videolarını da en kısa zamanda buraya ekleyeceğim...

Ayna yapımında yumuşak bir yüzey elde etmek için işte bazı ipuçları;


Cilalama ve biçimlendirme yaparken, lap ve aynayı birlikte, birbirleri üzerine baskı uygular şekilde bırakılmalı. Hangisinin üste olduğu önemli değil. Ama eğer lap üstte olursa, su ayna yüzeyinde daha kolay kalabilir. Onları birbirinden ayırmak da daha kolay olur.

Lap daha iyi iş görür ve daha yumuşak yüzeylere sahip aynalar yapmamızı sağlar, eğer iyi şekilde bastırılmış ve aynadan zorlukla ayrılıyorsa. Eğer bu şekilde aynanın üzerinde kurumuşsa, ayırmak için, kenardan kanalların arasında girebilecek şekilde atomizerle su püskürtülmeli. 10 – 15 dakika sonra su optik reçine ile cam arasına nüfuz edecektir. Bunları birbirinden ayırmak için de sürekli kuvvet kullanılmalı.

Ayna ve lapın birbirine yapışması, ve zorlukla birbirinden ayrılabilmesi kötü bir şey olarak görünür. Bu kötü değildir. Bu iyidir. Bu şekilde lap ayna yüzeyine mükemmel olarak uyar.


Aynayı test ettikten sonra:

  1. Eski Seryum Oksit lap üzerinden iyice yıkanır.
  2. Lap karelerinin üzerine kalın bir CeO bulamacı ve su konulur.
  3. Aynanın temiz olduğundan emin olunur ve üzerlerine bir ağırlık koymadan, bir sonraki çalışma zamanına kadar o şekilde bırakılır. Eğer sadece birkaç saat için ayrlmışlarsa, 1 saatlik bastırma yeterli olabilir. Eğer birbirlerinden 24 saat için ayrıldılarsa, 12 saat kadar soğuk bastırma gerekir.
  4. Bir sonraki biçimlendirme oturumuna başlandığında, lap ve ayna birbirlerine yapışmış olacaklardır ve bunları hareket ettirmek için biraz kuvvet gerekecektir. Bu iyidir.
  5. Gerekmedikçe, daha fazla CeO ya da su eklememelidir. Kısa biçimlendirme oturumları için (10- 20 dakika) , hiç bir şey eklenmesi gerekmez. Lap karelerinin üzerindeki CeO bastırma ile optik reçinenin içine nüfuz eder ve işi yapmak için bu kadarı fazlasıyla yeterlidir. Lapı ayırmak için kullanılan su miktarı da, genellikle yeterlidir ama karşı direnç kuvetini ortadan kaldırmayacak kadar az su püskürtülebilir. Ama eğer fazla su eklenmişse, 5 dakika daha o şekilde üst üste bırakılır ve sonra çalışmaya başlanır.
  6. Hareket olabildiğince yavaş ve yumuşak yapılmalıdır. Yapılan harekete, sürekli ve kararlı karşı direnç hissetmelisinizdir. Hareket hızı, bu sürekli direnci hissedebilecek şekilde ayarlanmalıdır. Çalıştıkça, bu doğru hız da değişecektir, bazen oldukça çabuk şekilde. Her 2 ya da 3 saniyede bir, bir ileri ve bir geri harekteten daha hızlısı genellikle yapılamayacaktır. Bazen, bir ileri ve bir geri hareketi için geçecek süre 8 ya da 10 saniyeyi de bulabilir.
  7. Yumuşak hareketlere devam edilebildiği sürece, su ya da CeO eklenmesi gerekmez. Harekete karşı direnç hissetmek ve CeO ya da su eklemek gerektiğini hissetmek, ve eğer düzgün yumuşak hareket etmiyorsa lap, bu şekilde çalışmamak gerekir. Eğer hareket size düzgün gelmiyorsa, birazcık CeO ve su ekleyerek 30 dakika daha bastırılmalıdır. Daha sonra tekrar denenmelidir.

Tüm bunlar, ayna üzerinde çok ince ve yumuşak bir yüzey oluşturmak içindir.


Cilalama yaparken, çalışma oturumlarının süreleri uzundur ve işin oluşturduğu ısı, lapın ayna ile iyi uyumuna (iyi temas) yardımcı olur. Biçimlendirme yaparken, çoğu çalışma oturumu süresi kısadır ve lapın ayna ile iyi uyum sağlaması için yeterince uzun süre yoktur. Çalışma başlangıcından beri ayna ile lapın uyum içinde olması gerekir. İyi bastırma, bu sebepten biçimlendirmede cilalamadan çok daha önemlidir. Çalışma sürelerinin uzunlukları arasındaki farklılıktan dolayı, bu sebeptendir ki, çok yumuşak bir yassı kürenin, biçimlendirme denemeleri sonucunda, bölgelenmelerle dolu ve kaba bir yüzeye dönüştüğü görülür. Yumuşak hareket de önemlidir.

Şimdilik bu kadar yeter :)

15 Kasım 2009 Pazar

LYRA (ÇALGI) Takımyıldızının Mitolojik Öyküsü

0 yorum




Lir en eski müzik aletlerinden biridir. Yunan mitolojisine göre lir, Hermes tarafından icat edilmiştir. Hermes daha çocukken, bir kaplumbağanın kabuğuna, inek bağırsağı gererek bir lir yapar. Bu liri üvey kardeşi Apollon’a ( her ikisinin de babası Zeus’tur ) verir. Daha sonra Apollon liri, henüz küçük bir çocuk olan Orpheus’a hediye eder. Orpheus’a liri kullanmayı periler öğretirler. Orpheus lirini öyle güzel çalar ki, doğa bile kendi özgün sesini durdurarak, onun müziğini dinler. Hatta vahşi hayvanlar onun peşinden gelir, bitkiler ona doğru eğilirmiş. Orpheus, Argonaunt’lar seferine katılır. Öteki kahramanlar kadar güçlü kuvvetli olmadığından, kürek çekmez. Kürekçilere tempo tutarak“kürekçibaşı” lık yapar. Bir fırtına sırasında, gemideki tüm kahramanları şarkılarıyla sakinleştirir sonra dalgalar da sakinleşir.

Orpheus’la ilgili en ünlü mitos, karısı Eurydike’nin aşkı uğruna cehenneme (ölüler diyarı Hades) inmesidir. Eurydike’nin masalı şöyle gelişir. Birgün, Trakya’daki bir ırmak boyunca gezinirken, Aristaios ona tecavüz etmek ister. Eurydike, kaçmaya çalışırken, otların arasındaki bir yılanın üzerine basar ve yılanın sokması sonucu ölür. Karısına delicesine aşık olan Orpheus, bu ölüme kahrolur. Karısını aramak için cehenneme (ölüler diyarı) iner. Orpheus lirinin sesiyle yalnızca cehennem canavarlarını değil, cehennem tanrılarını da mest eder. Ölüler diyarı tanrısı Hades ve eşi Persephone, karısını böylesine seven adama acırlar. Karısı Eurydike’yi geri vermeyi kabul ederler. Ama bir şartları vardır. Orpheus, karısı Eurydike’nin önünde yürüyecek ve yeraltı ülkesini terketmeden karısına bakmayacaktır. Orpheus çaresiz, şartı kabul edip, yola koyulur. Fakat günışığına çıkmak üzere iken, Persephone’nin kendisine bir oyun yaparak, Eurydike’yi vermemiş olabileceği şüphesine düşer. Bu şüphe içinde yürüyen Orpheus bir an dönüp arkasına bakar. Bakar bakmaz arkasında yürüyen Eurydike yok olur, ikinci kez ölür. Orpheus, dönüp karısını yeniden bulmayı denediyse de, cehennem bekçisi canavar Kharon, Orpheus’un Ölüler diyarına tekrar girmesine izin vermez. Orpheus karısını alamadan insanlar arasına dönmek zorunda kalır. Orpheus’un ölümü bir çok masalın doğmasına yol açmıştır. Genellikle, onun Trakyalı kadınlar tarafından öldürülerek hayata veda ettiği anlatılır. Trakyalı kadınların nefretine yol açan nedenler farklıdır. Kadınlar, onu Eurydike’nin anısına sadık kaldığı ve bunu kendilerine yapılmış bir hakaret saydıkları için öldürürler. Bazı masallarda da Orpheus’un kadınlarla hiçbir ilişkide bulunmak istemediği, bu yüzden çevresini delikanlılarla doldurduğu, böylece eşcinselliği icat ettiği söylenir.
En yakın dostu da Boreas’ın oğlu Kalais’tir. Yine bazı masallara göre Orpheus ölüler ülkesinden dönüşünde, öbür dünyadaki deneyimlerine dayanarak bazı öğretiler yaratmıştır. Bu öğretiyi, sadece erkeklerle kapalı mekanlarda yaptığı toplantılarda anlatır. Bu toplantılara kadınların katılmalarına kesinlikle izin vermez. Bir gece, silahlanan kadınlar, toplantı çıkışında Orpheus’u ve müritlerini öldürürler. Orpheus’un ölümüne ilişkin en yaygın masalda, Trakyalı kadınlar Orpheus’u öldürdükten sonra cesedini parçalarlar. Parçaladıkları cesedi nehire atarlar. Ceset parçaları, akan nehirle sürüklenerek denize ulaşır. Orpheus’un kesik başı ve çalgısı (lir) Lesbos adasına kadar gider. Lesbos’lular şaire cenaze töreni düzenlerler ve mezar yaparlar. Bu mezardan lir sesleri duyduğunu iddia edenler bile çıkar. Bu nedenle Lesbos adası lirik şiirin öz yurdu sayılır. Orpheus’un ölümünden sonra, onun liri gökyüzüne çıkartılıp bir takımyıldız yapılarak ölümsüzleştirilir. Orpheus’un, Homeros ve Hesiodos’un atası olduğunu söyleyen masallar da vardır.

14 Kasım 2009 Cumartesi

Yola devam....

0 yorum

Biliyorum, çünkü sadece inanmıştım!....


Burada gökbilim aşkımın nasıl hayat bulduğunu anlatmıştım. Burada da Soluk Mavi Nokta hayalimi.... Burada da profesyonel iş hayatımın bir müddetliğine noktalanışını.


Ve evet işte şimdi yeniden 1 Aralık 2009 itibari ile iş hayatına yepyeni başlangıçlarla geri dönüyorum. Çalışacağım, var olan gücümle çalışacağım. Bir anne, bir eş, bir iş kadını, bir evlat ve bir gökbilim sevdalısı olarak var gücümle çalışacağım.


Bundan sonraki ilk hedefim Soluk Mavi Nokta'nın kurulacağı tarlayı almak olacak.


Carl Sagan'ın dediği gibi "Herkes için Bilim" felsefesi ile gökbilimi tanıtmaya, sevdirmeye, çocuklarımız ve gençlerimizin bilim ışığında aydınlanacağı bir çevre için çabalamaya, teleskop yapımını öğrenmeye ve öğretmeye, üretmeye, yararlı birşeyler yapmaya devam edeceğim.... Elimden geldiğince....


Durmak yok GökTaşı... Yola devam....

11 Kasım 2009 Çarşamba

Yalan!!!...

1 yorum
Katkı ve Telif Hakkı:Serkan Boydağ


Bir gökbilim sevdalısının yüreciğinden şiirler okumak ister misiniz?


İşte şimdilik bir tanesi...


Mustafa Öztürk'ün yüreğine sağlık... Kendisine çok teşekkür ediyorum...


YALAN....

görenler kızıla boyatmış saçlarını diyorlar

desinler

ben hala karşıdan gelen kış geceleri gibi

uzun siyah saçlı kadınları benzetiyorum arasıra sana..

sakın yanlış anlama

özlediğimden falan değil

alıştım bile sensiz yaşamaya..

evden çıkarken

ya radyo'da bizim şarkımız dediğimiz şarkıya denk gelmişimdir

ya da çekmeceyi karıştırırken tokan çıkmıştır karşıma

yoksa rakı sofrasında bile efkarlanmıyorum sana

beni bilirsin zaten

Can Baba'nın çıkmam sözünden

o yüzden belki de

bağlanamadım hiç kimseye

çatıların gökyüzü ile birleştiği yere bağlandığım kadar

ama duyunca

bi tuhaf oldu işte içim

onca yaşanmışlık vardı sonuçta

o uzun siyah saçlarının gökyüzü ile birleştiği noktalarda...

10 Kasım 2009 Salı

İstikbal Göklerdedir...

0 yorum

Sadece bugün değil göğe başımı her kaldırdığımda saygı ile anıyorum...


ve işte O'nun bazı sözleri...



  • İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar.
  • Öyle istiyorum ki, Türk Dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar, bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.
  • Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.
  • Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.
  • Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir.
  • Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.
  • Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.
  • Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.
  • Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.
  • Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir... Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır.
  • İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
  • Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
  • TÜRK ÇOCUĞU HER İŞTE OLDUĞU GİBİ, HAVACILIKTA DA EN YÜKSEK SEVİYEDE
    GÖKTE SENİ BEKLEYEN YERİNİ AZ ZAMANDA DOLDURACAKSIN. BUNDAN HAKİKİ DOSTLARIN SEVİNECEK TÜRK MİLLETİ MESUT OLACAKTIR.
Mustafa Kemal ATATÜRK

9 Kasım 2009 Pazartesi

Hadi Göktaşı yağmuru seyretmeye gidelim!

0 yorum



Aslan (Leonid) Göktaşı yağmuru, 10 Kasım 2009'da başlıyor ve 23 Kasım'a kadar devam edecek. Göktaşı yağmurunun en etkin olduğu tarih ise 17 Kasım 2009. Yağmur bu tarihte, saatte 40 adete kadar çıkacak.

Bu güzel görsel şölen için doğu ufkuna bakmamız yeterli....

Söz konusu Göktaşı yağmuru için Ankara'da yaşayanlar için Ankara Üniversitesi Gözlemevi'nde bir de güzel etkinlik mevcut. Ben de gitmeyi düşünüyorum.... Etkinlik bilgilerine ve detaylarına buradan ve buradan ulaşabilirsiniz.
Bol yıldızlı ve dilekli geceler hepimizin olsun....

7 Kasım 2009 Cumartesi

ANDROMEDA, CEPHEUS (SEFE), CASSİOPEİA (KOLTUK) Takımyıldızlarının Mitolojik Öyküsü

0 yorum








Etiyopya’nın (Afrika’nın doğusunda yer alan eski adı Habeşistan olan ülkedir) prensesi Andromeda, Cepheus ve Casssiopeia’nın kızıdır. Kraliçe Cassiopeia, elli deniz perisinden oluşmuş bir grup olan Nereid’lerden daha güzel olduğunu söyleyecek kadar kibirli biridir. Nereid’ler birbirinden güzel olan ve her bakımdan deniz dalgalarının sembolü olan deniz perilerine verilen addır. Kraliçenin bu tutumu karşısında Nereid’lerin onuru kırılır ve kraliçeyi cezalandırması için denizler tanrısı Poseidon’dan yardım isterler. Nereid’lerin ricası karşısında Poseidon, bir deniz canavarını Etiyopya’ya gönderir. (Bazı hikayelerde bu canavarın Cetus olduğu söylenir. Ancak genel olarak Cetus zararsız bir balina olarak bilinmektedir.) Kral Cepheus’un danıştığı Ammon kahini krala kızının kurban edilmesi şartıyla Etiyopya’yı su altında bırakabilecek bu canavardan kurtulabileceğini söyler. Etiyopyalılar bu fedakarlığı kabul etmesi için Cepheus’u zorlarlar. Bunun üzerine kızını bugün Tel Aviv olarak bilinen şehrin kıyısına zincirleyip, canavarın gelmesini beklemeye başlar. Bu canavar kayaya zincirlenmiş kızı gelip alacak ve ona ne istiyorsa yapacaktır.

Tam bu sırada büyük kahraman Perseus prensesin imdadına yetişir. Perseus, GorgonMedusa’yı (bkz.Perseus) kafasını keserek öldürdükten sonra kanatlı atı Pegasus’a binmiş geri dönerken tesadüfen prensesi zincirlenmiş bir şekilde ağlarken görmüş ve ona aşık olmuştur. Prensesle konuşmaya çalışır, ancak uzunca bir süre prenses tek kelime bile konuşamaz. Ama Perseus’un ısrarlı tutumu karşısında prenses ona kim olduğunu neden zincirlendiğini ve olan biten herşeyi anlatır. Bu sırada, deniz kabarmaya başlar ve canavar görünür. Perseus prensesin ailesine canavarı öldürebileceğini, ancak bunun karşılığında prensesle evlenmek istediğini söyler. Kral ve kraliçe bu teklifi hemen kabul ederler. Perseus bunun üzerine Andromeda’yı kurtarmaya karar verir. Gökyüzünde uçarken Perseus’un, suya vuran gölgesi, canavarın aklını karışır. Canavarın aklının karışmasından faydalanan Perseus, canavarı oklarıyla öldürür.

Başka bir masala göre Perseus, Medusa’nın( bkz.Perseus ) kopmuş kafasını canavara göstererek onu taşlaştırır. (Efsaneye göre Medusa’nın yüzü o kadar çirkindir ki gören herkes birden taşa dönüşür.) Anlaşmanın kendi üzerine düşen kısmını yerine getiren Perseus, Andromeda ile evlenmek ister. Ancak, Cepheus kendi erkek kardeşi Phineus’u, Andromeda ile evlendireceğine dair verdiği sözü unutmuştur. Phineus, Perseus ve Andromeda’nın düğününe, yandaşlarıyla gelir. Perseus burada da kahramanlığını göstererek, Phineus ve yandaşlarını savaşarak yok eder. Kral Cepheus ve kraliçe Cassiopeia, öldükten sonra tanrı Poseidon tarafından gökyüzünde yıldızlar arasına alınarak onurlandırılmışlardır. Perseus ve Andromeda’da onlara gökyüzünde eşlik ederler.

Andromeda gökyüzünde, kolları sereserpe uzatılmış ve bileklerinden zincire bağlanmış bir kadın figürü olarak yer almaktadır.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Hüstın ay hev e pırablım :)

0 yorum

Ay' a Giden Ilk Kadin
by turkerkek

Aha işte AY'a ayak bastım ve bu oldu :)

I am an astronaut :)

1 yorum

Çocukluk hayali işte! 35 yıllık hayal sanal olarak da gerçek olsa ben bir astronot oldum :P


Sosyal Medya camiasından tanıdığım Sevgili Emrah Serdaroğlu sağolsun. Gökbilim aşkıma istinaden bana astronot kostümü giydirdi ve beni hayallerimin minik ama büyük bir noktasına kavuşturdu. Hadi hadi çok yakışmış ama değil mi? hehe


Hani çocuklar şeker alınca ayakları yerden kesilir ya, bu fotoşopu görünce ben de aynen öyle oldum. Hayallerimi seviyorum. Onlar iyi ki varlar! Her sabah uyandığımda güne asılmamı sağlayan hayallerim iyi ki varsınız...



 
Designed by: NewWpThemes | Converted to Blogger by Professional Blogger Templates | Contact | About